Benim işim yazmak, dedi.
Neden öyle söylemişti ki!
Bugüne kadar hangi yazar, insan evladının duyarsızlığını, ikiyüzlülüğünü yazabildi?
Hangi roman, geleceği çalınan çocukları, umutları kursağında bırakılan bebekleri
Çaresiz anneleri yazabildi. Kim tarif edebildi ki evlatlarına gelecek sağlayamayan bir babanın dramını…
Bütün yazılar erdem üzerine değil mi?
İnsanı, hayatı kutsamak üzerine değil mi tüm edebiyat?
İnsana dair ne varsa, onun değerini anlatmaz mı tüm yazıtlar?
Peki, bütün dünya bu kadar insansızlığa mahkum edilmişse
İnsanlara yaygın, sistematik bir şekilde her türlü acı tattırılıyorsa,
Dünyanın yarısı yanıyor, ateşler içinde yanan insanların feryatları yeri göğü inletirken,
Dünyada demokratik olgunluğu, refahı, bilimsel gelişmişliği kutlayan bu sahtekar görüntüyü kimler yazıyor?
Öyle değil mi? Bak işte tüm dünya barış ve huzur içinde… Bir dünya savaşı yaşanmıyor!
Ama her gün dur durak bilmeden, binlerce insan ölüyor, öldürülüyor, acılara mahkum, intikama yeminli binlerce mayın toprağın altına döşeniyor.
Henüz ana dilini dahi öğrenemeden binlerce çocuk ölüyor, öldürülüyor, medeni dünyanın biz medeni insanları tarafından katlediliyor.
Katletmek, illa bir insanın canına kendi ellerinle kıymak değil, biliyorsunuz hepiniz değil mi?
Seyirci kalmak, katilleri katil olmaya, kurbanları da kurban olmaya itmek, mecbur bırakmak, sessiz kalmak, müdahale etmemek, tek başıma gücüm yetmez ki, diyerek koca bir yalanın arkasına sığınmak…
Baksanıza tüm dünya insanları kendi geçim dertlerinde, konfor yarışında kim en önde kim atak yaptı, hepimiz oturmuş onu izliyoruz.
Liderler oldukça fiyakalı demeçler veriyor, televizyonlar olan bitenin hayatın olağan akışı olduğunu kanıtlama telaşında…
Haberler yalan, samimiyetler sahte, içinden insanlığı alınmış milyonlarca ceset dolaşıyor sanki yeryüzünde…
Çünkü insanlar ölüyor, çünkü henüz hayal dahi biriktirememiş bebekler katlediliyor. Kız ve erkek çocuklar, delikanlılar, gelinlik kızlar, hayat kurmaya çalışan anneler, babalar, hatta dünyanın huzuruna kendini teslim etmek isteyen yaşlılar…. Herkes ama herkes öldürülüyor, katlediliyor, yerinden, yurdundan ediliyor.
Bunu yapmaya kimler kendini hak sahibi görüyor? Kendini bu zulmü bu katliamları yapmaya hak sahibi görenlere karşı, o çok medeni dünya neler yapıyor?
Bizler neler yapıyoruz?
Nasıl bir çaresizlik bahanesidir ki, herkes kendini vicdanlardan saklayacak karanlık, kuytu bir köşe bulabiliyor.
Ben çok iyi yazarım, diyor.
Ama hiç kimse, bu alçakça düzeni durduracak, bu sahte insanlığa dur diyecek o kelimeyi, ya da kelimeleri bulamıyor.
Ben yazarım, işim bu diyor.
Peki ne yazabilirsin?
Sahte demokrasiyi, yalancı medeniyeti, insan maskesi altına gizlenmiş barbarlığı; merhametten, vicdandan yoksun, nefes alıp veren cesetleri; yaradana inancı olduğunu zanneden ama yaradanın en kutsal saydıklarını katletme yarışına dalan Müslümanları, Hristiyanları, Musevileri….
Yaz işte yazabiliyorsan, bu vahşi hayvanlardan daha tehlikeli olan medeniyet temsilcilerini…
Akif’in yazdığı gibi yaz… Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, de… Sahte maskelerini çekip yüzlerinden, bir şimşek gibi yeniden yüzlerine çarp…
Alın o medeniyetinizi, daha sonra yemek üzere insan cesetleri ile doldurduğunuz o inlerinize geri dönün de… De de bitsin bu sahtekar tiyatro… Ağızlarının kenarlarından, dişlerinden akan o insan kanlarını görsün de uyansın sıradaki kurbanlar…
Koca dünyayı tehdit ettiğiniz o ordular, silahlar, uçaklar, savaş gemileri, nükleer başlıklı füzeler, kimyasal silahlar; neden bir düzine eşkıyayı durdurmaya yetmiyor, diye yaz.
Koca koca dünya devletleri, koca koca vahşiler, koca koca kan emiciler, diye de ekle mutlaka…
Bir de de ki; gün gelecek o sahte maskeleriniz yüzünüzden düşecek ya; işte o zaman ne yapacaksınız? O kanlı dişlerinizi hangi makyajla saklayacaksınız...